بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

مَا نُنَزِّلُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ إِلَّا بِٱلۡحَقِّ وَمَا كَانُوٓاْ إِذٗا مُّنظَرِينَ ٨

Oysa biz melekleri ancak gerektiğinde indiririz, o zaman da onlara artık mühlet tanınmaz.»

– Seyyid Kutub

إِنَّا نَحۡنُ نَزَّلۡنَا ٱلذِّكۡرَ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ ٩

Bu Kur'an'ı gerçekten biz indirdik ve onu koruyacak olan da biziz.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ فِي شِيَعِ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٠

Ey Muhammed, biz senden önce de eskiden yaşamış çeşitli milletlere peygamberler göndermiştik.

– Seyyid Kutub

وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ ١١

Bu milletler, kendilerine gelen her peygamberi mutlaka alaya almışlardır.

– Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ نَسۡلُكُهُۥ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ ١٢

Biz böylece peygamberleri alaya alma huyunu günahkârların kalplerine aşılarız.

– Seyyid Kutub

لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ وَقَدۡ خَلَتۡ سُنَّةُ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٣

Onlar Kur'an'a inanmazlar. Oysa daha önceki yoldaşları hakkında ilahi kanun işlemişti.

– Seyyid Kutub

وَلَوۡ فَتَحۡنَا عَلَيۡهِم بَابٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَظَلُّواْ فِيهِ يَعۡرُجُونَ ١٤

Eğer onlara bir kapı açsak da göğe çıkmaya koyulsalar.

– Seyyid Kutub

لَقَالُوٓاْ إِنَّمَا سُكِّرَتۡ أَبۡصَٰرُنَا بَلۡ نَحۡنُ قَوۡمٞ مَّسۡحُورُونَ ١٥

«Gözlerimiz hayal görüyor, herhalde birileri bize büyü yaptı,» derler.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ جَعَلۡنَا فِي ٱلسَّمَآءِ بُرُوجٗا وَزَيَّنَّٰهَا لِلنَّٰظِرِينَ ١٦

Gökte takım yıldızlar (ya da yörüngeler) yarattık ve onları gözetleyenler için çeşitli güzellikler ile donattık.

– Seyyid Kutub

وَحَفِظۡنَٰهَا مِن كُلِّ شَيۡطَٰنٖ رَّجِيمٍ ١٧

Göğü bütün kovulmuş şeytanlardan koruduk.

– Seyyid Kutub

إِلَّا مَنِ ٱسۡتَرَقَ ٱلسَّمۡعَ فَأَتۡبَعَهُۥ شِهَابٞ مُّبِينٞ ١٨

Ancak kulak hırsızlığına yeltenen bir şeytan olursa onu parlak ışıklı bir kayan yıldız kovalar.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu